Sayı 4
Projeler

Dört Mevsim Bir İnsan projesi

Mevsimlerin insan hayatında farklı duygular ve bambaşka uyanışlar yaşatmasından yola çıkan n-telligent institute, ‘Dört Mevsim Bir İnsan’ ismini verdiği yeni projesinde mevsimlere göre değişen ruh hallerine uygun eğitimlerle Netaşlıların yanında oluyor.

Balkona atılacak bir sandalye, fonda hanımeli ve iğde kokusu, mavi gökyüzü, yemyeşil çimen, belki papatyaların beyazı sarısı, kuş sesleri… Bir gelişim/değişim rotası için belki de en uygun mevsimlerdendir ilkbahar. İlkbahar mevsimi için hazırladığımız eğitim tavsiyelerine ve learning path’e ulaşmak için tıklayın.

“Dört Mevsim Bir İnsan” projemiz kapsamında Kış Mevsimi için gerçekleştirdiğimiz ilk öğle sohbetinde, Psikiyatrist Dr. İbrahim Bilgen eşliğinde kendimize ve içimize dönme yolculuğu gerçekleştirdik. Dr. Bilgen’in bu keyifli sohbetteki açıklamalarını aşağıda okuyabilirsiniz.

İYİ HİSSEDİZM

Mutluluğun tanımı TDK’da ‘istek ve beklentilerin gerçekleşme durumu’ olarak geçiyor.

Ama bu istek ve beklentiler kimin istek ve beklentileri? Anne babamızın beklentileri mi? Komşunun beklentileri mi? Toplumun beklentileri mi? Duygu ve düşüncelerimiz bize her zaman zarar veren şeyler değildir. Modern psikolojide ve psikiyatride duygunun veya düşüncenin bir hastalık olmadığı, aksine bunlardan kurtulma çabalarımızın hayatta olma amacımızdan bizi uzaklaştırıp uzaklaştırmadığıdır hastalık olan. Eğer uzaklaştırıyorsa hasta, uzaklaştırmıyor ve o duygularla bile biz hayatta olma amacımıza doğru ilerliyorsak bunu bir hastalık olarak değerlendirmiyoruz.

Hastalık bir kişi değildir, hasta olan stratejilerimizdir!

Hasta olan şey bizim duygu düşüncelerimiz ya da kendimiz değil, onları yok etmek için yaptığımız stratejilerle hayatta olma amacımızdan uzaklaşmamızdır.

Acı gerçek şu ki; iyi ya da kötü hiçbir dış etken bizi içsel acılarımızdan tam anlamıyla koruyamıyor.

Zihin her dakika farklı şeyler üretebilir, ama onları yönetecek olan BEN’im.

İnsan zihni bizim gelişmemiz için bir lütufken, içerden sürekli konuşup her şeye yorum yaparak, bizi geçmiş acılarımızın vasıtasıyla bu zamanda korumaya çalışırken, söylemiş olduklarını ciddiye aldığımızda ise bizim lanetimiz haline gelebiliyor.

İnsan zihninin silme ya da çıkartma diye bir tuşu yok. Zihin sürekli düşünceleri toplar, çarpar.

Kim derse ki evrene negatif enerjiyi yolla, pozitifle yer değiştirip sana gelir, hatta misliyle gelir. Ona inanmayın. Bu tamamen bir satış politikasıdır.

Psikolojik esneklik; Bu hayatı acılara rağmen, acıların da var olduğunu bilerek yaşayabilmektir. Esnek olmak hiçbir şeyi takmamak değil, acıyla birlikte -hayat değerleriniz yönünde- adım atabilme becerisini sağlamaktır.

Kim derse ki bize; Mutlu olmak için asla olumsuz bir şey düşünme, sadece olumluları düşün. O zaman zihnin senin önüne servis ettiği tek şey; O düşünmemeye çalıştığın şeydir. Çünkü insanoğlu bir şeyi düşünmemeye çalıştığında, işe o düşünmemeyi çalıştığı şeyi düşünerek başlar öncelikle. İnsanoğlu şu anda tamamen araçlarının araçları haline gelmiş durumda. Teknolojik aletler hayatımızı sarmış durumda. Andan kopan, anı yaşayamayan milyonlarca insanız. Araçlarımızı amaçlarımız haline getirmemeliyiz.

Yanlış anlaşılmasın; Eskide kalmış teknolojiden uzak zamanlar harika, şimdi her şeyin çok hızlı olduğu yeni dönemler de çok kötü demiyorum. Hepsini kombine edebilmeli insan. İçlerinden kendim için ihtiyacım olanları ihtiyacım olduğu anlarda seçebilip, onları hayatıma -kendi kontrolümde- dahil etmeliyim.

İYİ HİSSEDİZM

Hayat değerleri en önemli şeydir.

Hayatta esas mutluluk; mutlu hissetmekten ziyade bu hayatta nasıl bir insan olmak istediğinizi bilip, bu doğrultuda -acılarla birlikte de olsa- adım atarak hissettiğimiz duygulardır. Zihniniz size ‘Ne oldu adım attın da başın göğe mi erdi’ dediğinde bile ona ‘En azından adım attım’ diyebilmektir. Biz buna gelişmek, biz buna cesaret diyoruz.

Çünkü cesur olmak korkmamak demek değildir. Cesur olmak korkunla birlikte olduğun yerde olmak demektir. O yüzden iyi hissetmek ve İYİ HİSSEDİZM bir duygu değil, atmış olduğumuz adımlarla bu hayatta varmak istediğimiz noktaya ve olmak istediğimiz insana doğru -sonunda ulaşamasak bile- atmış olduğumuz o gönülsüz gönüllü adımlar neticesinde, her attığımız adımla gelen hissiyattır. Bu da en büyük gururdur.